Page 20 - mayisyeni
P. 20
rim bana benzemez, tersine, yazarken ben onlara Hiçbir çocuk, Büyük Yatakta Kim Yatacak, Fasulye
benzerim. Böylece o yepyeni karakterin kılığında, Motorlu Uçan Daire, Dağınık Çocuk masallarındaki
onun hissettiklerini hissetmeye, onun yaşadıklarını kahramanın kendisi olduğunu duymak istemez. Ke-
yaşamaya başlarım. Karakterlerimin canlı ve inan- sinlikle bir arkadaşıdır o. Ve o arkadaşının başına
dırıcı olmasının nedeni belki de budur. gelenler aracılığıyla, hayatla ilgili deneyimler edinir,
sorunlar karşısında nasıl kararlar verebileceğinin
7-Betimlemeyi en çok sevdiğiniz zaman hangisidir?
ipuçlarını alır.
Ortaokul ve lisede okumamız önerilen romanlarda İlk kez 2000’de, Süper Gazeteciler’ de kullandım özel
yer alan sayfalar dolusu mekân, zaman, giysi, ka- isimleri. Gerçekçi bir macera serisi olduğundan
rakter, manzara tasvirlerinden mi neden bilmem, isimler zorunlu oldu.
betimlemeden çok sıkılırım ben. Kurguya katkısı
yoksa eğer, kitaplarımda betimleme yapmam. Bir 9-Yazılarınızı yazarken, hayal gücünün sınırlarını
odanın dekorunu, bir manzaranın ayrıntılarını, bir zorladığınızı hissedip bunun toplumsal yargılarla
karakterin tipini betimleyerek okura kendi özgür ters düşebileceğini düşündüğünüz oldu mu?
seçimi için fırsat vermemek bana doğru gelmiyor.
Bu nedenle, eğer benim kitaplarımda bir betimle- Ben de bu toplum içinde yaşıyorum; yani toplum,
me görürseniz, bilin ki daha sonraki sahnelerde o “benim” aslında.
ayrıntılar kesinlikle gerekli olacağından oradadır. Günümüzde anlamından uzaklaşan, işlevini yitiren
kavramların fark edilmesi ve ayıklanması ne iyi olur-
8-Uzun bir süre öykülerinizde, masallarınızda özel
isim kullanmamayı tercih etmişsiniz. Bunun nedeni du. Hâlâ çocukları küçümseyen, kendi çocuğunu
nedir? Bizimle paylaşmak ister misiniz? anlamayan, yaşadığı çağın gerektirdiklerinin farkın-
da olmayan, tutku diye kaba dürtülerinin peşinde
Masallarım, her çocuğun okul öncesi ve ana sınıfı koşan, evrendeki her canlının yaşam hakkı olduğu-
döneminde karşılaşacağı temel kavramlar üzerine nu fark edemeyen, kendini gelecek bir yana günü-
kurulu. Bu masalları oğullarım Alper’e ve Evren’e müzün beklentisine göre bile geliştirmeyi akıl ede-
anlatırken kahramanlara özel isim vermemem, meyenlerin yargılarını önceleyerek yazmak, önce
diledikleri ismi yakıştırsınlar, diyeydi. Uyumak İs- doğaya, sonra kişiliğime aykırı.
temeyen Zürafa, belki de yuvadaki Selim olacaktı Kitaplarımın evrensel olması önemli benim için. An-
Alper’in gözünde; Geceyi Unutan Fil ise Evren’in cak bazı konularda çekimser davrandığımı, o ko-
okulundaki Kerem. Ben masaldaki kahramanın Ah- nulara belli belirsiz değinmek zorunda hissettiğimi
met ya da Ayşe olduğunu söylersem, masal onların itiraf etmeliyim. Dünyada milyarlarca insanı birbi-
algısında inandırıcılığını yitirirdi.
rinden ayıran bir o kadar da fark var. Tüm o fark-
lılıkları kabullenmek çok zor olmamalıydı ya, kabul-
lenilmese de farklılıkların var olduğunu bilmek bile
Kadir İncesu, İstanbul Kitap Fuarı dığımız evren bu değil. Belki de bu yüzden biz ya-
yeterliydi. Herkesin kendilerine benzemesini, kendi
değer yargılarıyla yaşamasını isteyenler, kendi dar
çevreleri içinde kabul görüyor olabilir, ancak yaşa-
zarlar, dünya piyasasında zorlanıyoruz. Dar bir alan
içinde dönüp durmak zorunda kaldığımızdan, yaşa-
ma, çağa, insana eksik kalıyoruz.
Hayatı bütünüyle kucaklamak neden bu kadar zor?
10-Bugünkü bakış açınızla ilk yazılarınızı nasıl de-
ğerlendiriyorsunuz? Yazarken önceden planlar mı-
sınız?
Yazarken planım hiç olmadı, yalnızca ilhamı izlerim.
Masalları anlatırken, hele ilk masallarda iyice gafil
avlanmıştım. Kertenkele masalı anlat, zürafa masalı
anlat diye direten bir çocuğa önceden kurgulanmış
bir masal anlatmak elbette olanaksızdı. Hele ki, ka-
baca yaptığım taslağı bile uygulamama izin verme-
den, karakterleri değiştirip, “Hayır, öyle değil.” diye-
rek kurguya müdahale varsa…
Hâlâ aynı plansızlık içinde yazıyorum. Not da al-
mam, aksi halde düşüncelerimin serbest akışını kı-
sıtlar. Öykü yazarken daha farklı bir yöne gidebile-
20 • www.lokumdergi.com